top of page
Yazarın fotoğrafıElif Bengü YAZICI

RADYOAKTİF(RADİOACTİVE)

Yönetmeni ‘’Marjane Satrapi’’ olan bu film Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın;Marie Curie ve kocası Pierre Curie’nin ilişkisini, yaşamını ve çalışmalarını konu edinir. Film Madam Curie’nin ölüm döşeğindeyken hayatını gözden geçirmesiyle bize sunulur.

Eski adıyla Maria Salomea Skłodowska, Pierre Curie ile tanışır ve evlenirler.

Birbirlerinin bilimine âşık olan çift ortak laboratuvar kurarak çalışırlar. Madam Curie, uranyumu gözlemlemeye başlar ve metalinin elementin kendisinden daha güçlü olduğunu fark eder. Bu durum sonuçları değiştiren farklı, keşfedilmemiş bir elementin göstergesidir. Uranyum oksidinin üzerinde bilimsel bir deney yapıp bildikleri elementleri çıkarınca geriye keşfedilmemiş elementler kalıyor ve yaptıkları deney ise şu şekilde:


Uranyum oksidi parçalanıyor ve kaynatılıyor,materyal çıkmış oluyor, madde tamamen saf hale gelinceye kadar asit ekleniyor. Böylece elementleri tespit edilmiş oluyor. Bu metotları uygulayarak uranyumdan 400 kat daha radyoaktif ve en tehlikeli radyasyon türü olan alfa radyoaktivite saçan polonyum elementini ve 4 ton uranyum oksidiyle oluşan radyumu keşfetmiş oldular. Bu çalışma sonucunda fizik alnında Nobel Ödülü alan çift elementlerin kötü ellere geçmesinin bir felaket olacağı konusunda ön görülü olup insanlığı uyarmıştır ancak Chernobyle patlamasının önüne geçememişlerdir. Seneler sonra yine aynı nedenle Marie Curie kimya alanında Nobel Ödülü almıştır. Günümüzde hala iki Nobel’e sahip tek kadındır.

Radyasyona fazla maruz kalan Marie ve Pierre Curie çeşitli sağlık sıkıntısı yaşamaya başlar ancak Pierre Curie’nin ölüm nedeni bu olmaz. Marie, at arabasının altında kalarak ölen eşi Pierre’in yokluğuna alışmakta zorlanır ancak babasız kalan iki kızı için güçlü kalması gerekir. Sorbonne Üniversitesi’nde profesör olarak eşinin öğretim görevini üstlenip öğrencilerine ‘’Atomların sınırlı ve stabil olduklarını sandık ancak bazılarının böyle olmadığı ortaya çıktı hatta sabit olmayanlardan bazıları ışın yayıyor.’’ diyerek radyoaktiviteyi açıklamıştır.

Radyoaktivitede Becquerel’in attığı temeli oldukça geliştiren Marie Curie,radyasyonun dokulara zarar verdiğini tespit ederek bunun tümör tedavisindekullanılması için de deneyler yapmıştır.

1.Dünya Savaşı’nda cephedeki sağlık sorunlarına dikkatini veren Madam Curie, röntgen cihazı geliştirdi ve enfekte olan dokuların sterilizasyonunda kullanılması için radyoaktif gaz içeren boş iğneler üretti böylece milyonlarca yaralı askerin tedavisini gerçekleştirdi. Bu kadar çok insana ilaç olmuşken kendi sağlığı oldukça ciddi bir noktaya geldi. Hayatını bilime adayan ve döneminin kadınlara yaşattığı zorluklara, toplum baskısına direnen Madam Curie, 4 Temmuz 1934’te radyasyonun getirdiği sağlık problemleri nedeniyle vefat etmiştir.

Filmde geçmiş ve gelecek arasında sıkça geçişler bulunmakta. Hikâyeleştirilmiş bir biyografi filmi olarak bu anlatıma yatkın olsa da yönetmenin bunu iyi aktaramadığını düşünüyorum. Bu nedenle bazen zaman karmaşası yaşanabiliyor. Filmin tek sevemediğim yönü bu oldu diyebilirim. Yapılan çalışmaların ayrıntılı anlatımı benim çok hoşuma gitti. Deneyleri onlarla birlikte yapıyormuş gibi hissettim. Bu durum beni daha fazla meraklandırdı ve heyecanımı arttırdı. Hem sözlü olarak hem de yapılan deneyin gösterimiyle Madam Curie ve eşinin yapmaya çalıştıkları çok daha iyi anlaşılıyor. Ayrıca bilimsel yönü zaman zaman animasyonlarla anlatılmış ve bu yöntem filmde soyut olarak anlatılan kavramları somutlaştırarak daha iyi kavranmasını sağlıyor.

Filmi izleyerek bu çok değerli bilim insanının azmine, kararlılığına ve bilim tutkusuna şahit olmalısınız.

İyi seyirler…


‘’Ben, bilimin muazzam güzellikte olduğunu düşünenler arasındayım. Laboratuvarındaki bir bilim insanı sadece bir teknisyen değildir, aynı zamanda doğal olayların onu bir peri masalı gibi etkilediği bir çocuktur. Makinelerin sahip olduğu güzelliklere rağmen; tüm bilimsel ilerlemenin mekanizmalara, makinelere, teçhizata indirgenebileceğine inanılmasına izin vermemeliyiz. Maceracı ruhun dünyamızda yok olma riskini taşıdığına ben de inanmıyorum. Çevremde hayat dolu bir şey görsem, kesinlikle o maceracı ruhtur; yok edilemez gibi görünüyor ve merak gibi bir şey.’’

Marie Curie (Eve Curie Labouisse’nin Madame Curie: A Biography (1937) eserinden alınmıştır.)





Kaynakça

https://www.tekyolbilim.com/bilime-adanmis-hayatlar-marie-curie/


37 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Pİ (1998)

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page