İnsanlar yaşadıkları zamanı organize etmek yani işlerini belirli aralıklara dağıtabilmek amacıyla farklı uğraşlar içerisinde olmuştur. Bu uğraşlardan biri olan takvimden bahsedeceğiz.
Takvimin tarihçesini incelemek için geriye gidersek genelde suların yükselmesi, hasat zaman gibi doğa olaylarından yararlanıldığı görülür.
İlk takvimi Babiller bulmuştur. Kullandıkları takvim iki dolunay arasındaki geçen süreyi temel alarak hazırlanmıştır. Bu süre 29,5 gündür. Bu nedenle Babiller yılı 354 gün olarak yaşamaktaydı.
Bunun ardından Mısırlılar ilk Güneş takvimi çalışmalarını yapmıştır. Mısırlılar takvimi Nil Nehri’nin hareketlerine bakarak hazırlamışlardır. Nil Nehri ‘’Sirius Yıldızı’’ ile beraber taşar, işte Mısırlılar bunu hesaplayarak bir yılın 365 gün olduğunu düşünmüşlerdir.
Mayalar ise kendi zamanlarının takvimlerini oluştururken aynı zamanda gelecekte neler yaşanacağına dair bir takvim oluşturmuştur. 21 Aralık’ta Dünya’nın sonunun geleceğini düşünenler de Mayalardır ve bunu da gelecek takvimine eklemişlerdir.
Celali Takvim, Rumi Takvim, 12 Hayvanlı Türk Takvimi Türkler’ in bulduğu takvimlerdir. Rumi takvim Hicreti başlangıç kabul eden Güneş yılı esaslı bir takvimdir. 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nde her hayvan bir yılı gösterir. Her yılın o hayvanın özelliklerine göre şekillendiğine inanılır ve 12 yıl tamamlanınca tekrar başa döner. Mete Han’ın tahta çıkışıyla başlamıştır.
Hicri takvim ( Arap medeniyetinin bulduğu ve Türklerin İslam'ı kabülünden sonra kullandığı bir takvimdir.)bir yılı 354 veya 355 gün olan, 12 aydan oluşan, Ay’ın Dünya’nın çevresinde dolanımını esas alan ve Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç yılı kabul eden takvimdir.
Celali takvim ise Ömer Hayyam tarafından Güneş yılı esasına göre hazırlanıp Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’a sunulmuştur. Celali Takvimi sadece tarım gibi ekonomik işlerin düzenlenmesinde kullanılmış, normal hayatta Hicrî Takvim kullanılmaya devam edilmiştir.
Günümüzde kullandığımız takvim ise ‘’Miladi Takvim’’ dir. Miladi Takvim’ in Hz. İsa’nın doğumundan itibaren kullanıldığı biliniyor. Türkler de 1926’dan beri bu takvimi kullanmaktadır. Miladi Takvim Dünya’nın Güneş etrafında dönüş süresi 365 gün 6 saatlik zamanı ‘’1 yıl ‘’olarak kabul eder. Bu bilgi çoğu kişi tarafından bilinse de diğer takvimlerde 1 yıl olarak kabul edilmemiştir. Miladi takvim bu yönüyle Mısırlıların Takvimi’ne benzerlik gösterir.
Peki, takvimde günler aylara nasıl paylaştırılmış bunun belirli bir kuralı var mı? Miladi takvimde aylar belli bir kurala uymasa da aşağıdaki formül ile aydaki gün sayısı bulunabiliyor.
Bir ay otuz bir gün sürüyor ise bir sonraki ayın otuz gün olduğunu biliriz ( şubat ayı hariç). Bunun sebebi Sezar’ın Mısır’dan dönerken yeni bir takvim oluşturmak istemesi ve 10 gün daha eklemesidir. Böylece bazı aylara bir bazı aylara ise iki gün eklenmiştir dolayısıyla gün sayıları eşit değildir.
Bir istisna olarak temmuz ve ağustos ayları arka arkaya gelir ancak ikisi de otuz bir çeker bunun nedenini hiç merak ettiniz mi? Bunun hikâyesi şöyledir:
Sezar’ın emri ile o zamanlar yılın son ayı olan şubat dört yılda bir otuz çekerken diğer yıllarda yirmi dokuz çekmiştir. Daha sonra Jül Sezar bir aya kendi ismini vermiştir: JULIUS, yani JULY(temmuz).
Sonradan imparator olan Augustus, Sezar’dan aşağı kalmamış ve sonraki aya kendi ismini vermiş: AUGUSTUS, yani AUGUST(ağustos). Julius Sezar’ın ayı otuz bir günken Augustus ayının otuz gün olmasını istememiş ve o da yılın son ayı olan şubattan bir gün alınıp kendi ayına eklenmesini emretmiş. Böylece şubat ayı 28 güne inmiştir ve iki ay arka arkaya otuz bir gün sürmeye başlamıştır.
Bir diğer şaşıracağınız bilgi ise tarihte resmi olarak yaşanmamış günlerin olması. Jülyen takvimindeki gün artmaları nedeniyle 16.yüzyılın başlarında artan günlerden dolayı mevsim hesaplamaları hataya uğramaya başlamıştır. Bu karmaşalar yüzünden ilkbahar 21 Mart yerine 10 Martta başlamıştır. Papa Gregorius’un emriyle bu mevsimsel hataları düzeltmek için 4 Ekim 1582 gününden sonraki günün 15 Ekim 1582 olarak başlanmasına karar vermiştir. İşte tam bu nedenle o arada kalan günler tarihte yaşanmamıştır.
Comments